Minik Atlas blogundan Merve, Prag seyahati için ihtiyaç duyacağınız tüm bilgileri bizim için yazdı ❤️
Güneşin içimizi ve gönlümüzü ısıttığı dönemlerde bünyemizi bitmek bilmeyen bir enerji sarıyor öyle değil mi? Peki, bu enerjiyi evde yatarak değil de yeni maceralara yelken açarak harcamak istemez miydiniz? Bizce istersiniz, sizi tanıyoruz. Yollarda, farklılıkların içinde yürüyerek yeni yerler keşfetmek, mola verince lokal lezzetler tatmak varolan enerjiyi kat kat arttırıyor.
Güneşli günlerin en çok yakıştığı şehirlerden biri olan Prag, ilkbaharın altın sarısıyla daha da güzelleşiyor, insanı neşeye boğuyor. Geçmişteki adı -Türkçe’de en uzun kelime olarak hafızalarımızda yer edinen- Çekoslavakya olan ve günümüzde Çek Cumhuriyeti olarak bilinen ülkenin bu prenses başkentinin müdavimi çok.
Prag deyince pek çok kişi için akan sular duruyor, sevgi ve tutku sözcükleri bu şehirle iç içe geçmiş durumda. Zaten 20. yüzyıla damga vuran, gönlümüzün efendisi, canımız ciğerimiz Kafka da Prag doğumlu ve ölene dek burada yaşamış. Dolayısıyla Kafka ile özdeşleşen Prag’da yazarın izlerini hissetmek çok etkileyici oluyor.
1. Prag Konaklama ve Ulaşım
Türkiye’den Prag’a direkt uçuş bulunuyor ve yolculuk yaklaşık 2.5 saat sürüyor. Prag havalimanından şehir merkezine otobüs ile gidebilirsiniz. Zira havalimanından merkeze otobüs dışında tek ulaşım alternatifi taksi ve o da fiyat anlamında çok uygun değil.
Çek Cumhuriyeti’nin para birimi Çek Korunası (CZK). Türkiye’den Euro yapıp gelirseniz paranızı yerel para birimine çevirmek çok daha kolay olacaktır.
Konaklamak için Praha 1 bölgesini tercih edebilirsiniz. Burası şehrin merkezi sayılıyor ve tüm turistik aktivitelerin kalbi burada yer alıyor. Üstelik pek çok yere yürüyerek ulaşmanız için burası ideal bir bölge.
Bu arada Prag, Paris ve Londra’ya göre tabii ki çok daha ucuz bir şehir. Bu durumda Prag bütçenizi zorlamayacaktır.
Önerdiğimiz otel: Grandior Hotel Prague
En uygun otel: Czech Inn
Tüm Prag Otelleri – Fiyatlara hemen göz at >>
Prag uçak bileti – Fiyatları hemen gör ve karşılaştır >>
2. Prag’da Nereler Gezilir?
Staromestske Namesti (Old Town):
Hoş geldiniz, Prag deyince herkesin ilk olarak Staromestske Namesti’yi gözlerinden kalpler çıkartarak övdüğü meydandayız. Eski Şehir meydanındaki kalabalığı görünce önce ufak çaplı bir şok yaşasanız da, zamanla gözleriniz bu kalabalığa alışacak, hemen panik yapmayın. Prag’ın dillere destan Astronomik Saat ve Tyn Kilisesi burada yer alıyor.
İçinizi ısıtan sımsıcak bir günde, bu meydanda güzel anılar biriktirmek gibisi yok. Eski Şehir Meydanı’nı gezdikten sonra Charles Bridge’e doğru ilerleyin, manzara gittikçe güzelleşecek.
Prag Kalesi:
Köprüyü yürüyerek geçtikten sonra Prag Kalesi’ne doğru ilerlemek kaçınılmaz. Nerudova Sokağı üzerinden kaleye doğru tırmanın. Bu sokak ismini, Çek şair ve gazeteci Jan Neruda’dan almış ve kendisi, bu sokağın da içinde bulunduğu bölge hakkında pek çok öyküler yazmış. Fotoğraf çekerek bu güzel sokakta ilerleyin ve işte kale bölgesine geldiniz.
Kale bölgesi oldukça geniş bir alana yayılıyor. Burada St. Vitus Katedrali, St. George’s Bazilikası, Old Royal Palace ve Golden Lane yer alıyor. Golden Lane oldukça renkli bir sokak ve rengarenk evleriyle her derde deva oluyor.
Bu sokaktaki 22 numaralı evde Kafka yaşamış. O yüzden 22 numaralı evin önünde bir kuyruk göreceksiniz, şaşırmayın.
Karluv Most (Charles Bridge):
Prag’ın sembolü, fotoğrafların can damarı olan Charles Köprüsü, hem sunduğu manzara hem de üzerinde yer alan birbirinden güzel heykelleriyle gönülleri fethediyor. Köprü üzerinden şehre şöyle bir bakın ve tüm bu güzelliklere göz kırpın.
Kafka Müzesi:
Kafka ve Prag ilişkisini, Prag’ın yazarın hayatına ve eserlerine olan etkisini, Kafka’nın el yazısıyla yazdığı notları ve yazar hakkında her şeyi tüm detaylarıyla bu müzede bulabilirsiniz.
Prag’da tüm hediyelik eşyalarda ve genel olarak şehrin her yerinde Kafka ile ilgili pek çok şey görecek ve yer yer yazarın neden bu kadar çok turistik anlamda kullanıldığına sinir olacaksınız.
Ama bizce bu müze tüm bunların dışında kalıyor ve Kafka’yı en iyi anlatan bir yer olma özelliğini taşıyor, mutlaka gidin.
John Lennon Wall:
Minnoşun biri dereye bir taş atmış ve… hikaye az çok böyle başlıyor diyebiliriz. Şöyle ki, John Lennon yaşamını yitirdikten sonra buraya John Lennon’ın bir resmi çizilmiş.
Daha sonra ise John Lennon hayranları burada Lennon’ı anmak adına duvarın üzerine şarkı sözleri, cümleler, şiirler yazmaya başlamış.
Günümüzde oldukça ilgi çeken bir yer olan duvarın önünde pek çok sokak müzisyeni gerek John Lennon şarkılarını gerekse değişik pek çok parça çalıyor. Özellikle gençlerin rağbet ettiği John Lennon Duvarı hem görsel hem de işitsel bir şölen sunuyor, kaçmaz.
Josefov (Jewish Quarter):
Prag’da bizi çok etkileyen ve kesinlikle Prag’a kadar gelmişken uğramanın farz olduğu, çok iyi bir şekilde korunmuş tarihi Yahudi Mahallesi Josefov’da hüzünlenmenin yanı sıra pek çok tarihi bilgi de edineceksiniz.
Avrupa’nın en eski sinagogu olan Old New Sinagog ve Pinkas Sinagog’u burada yer alıyor.
Ayrıca, yer olmadığı için üst üste gömülen binlerce kişinin yattığı Eski Yahudi Mezarlığı da burada bulunuyor. Mezarlığa girdiğinizde o hüzünlü atmosferi iliklerinize kadar hissedeceksiniz.
Bu bölgenin göz bebeği, en ünlü mimari yapısı İspanyol Sinagogu’nu da görünce hayranlıktan dilinizi ısırabilirsiniz. Parizska Caddesi ve Franz Kafka heykelini de görmeden olmaz. Tüm bu yapılara tek bir bilet alarak girebiliyorsunuz.
Dancing House:
Prag’ın en ilgi çeken modern yapısı Dancing House, dans eden bir kadın ve bir erkeği simgeliyor diyebiliriz. Pisa Kulesi’ne yapılan çeşitli itişmeli-kakışmalı, üflemeli, öpücüklü… fotoğraf klişeleri bu bina için de yapılıyor. Ama yine de dışarıdan şöyle bir görmekte fayda var, zira her şeye rağmen ilginç bir yapı.
Strahov Manastırı:
Manastır yolu taştan, Prag sen çıkardın beni baştan diyerek güzel manzara eşliğinde yolu tırmanmak şart. Yolda ilerlerken gözünüze Eyfel Kulesi çarpacak, yok yok, yanlış görmediniz. Prag’da küçük bir Eyfel kulesi var ve adı Petrin Tower.
Dilerseniz buraya 299 basamak çıkarak ulaşabilir ve manzaraya bir de buradan bakabilirsiniz. Ama aynı manzarayı Manastır’dan da göreceksiniz, bizce bu kuleye çıkmaya pek gerek yok.
Strahov Manastırı 12.yüzyılda yapılmış ve içinde Basilica Of Assumption Of Our Lady, Strahov Kütüphanesi ve Resim Galerisi bulunuyor. Özellikle kütüphane muhteşem. Buradaki şehir manzarası ise efsane, koşun!
3. Prag’da Ne Yenir?
Kesin olarak söyleyeceğimiz bir şey var; o da asla kimse Prag’da aç kalmaz! Çek mutfağında o kadar çok çeşit var ki, insan burada sürekli bir şeyler yeme ihtiyacı hissediyor.
Öncelikle Prag deyince ilk akla gelen nefis bir tatlıdan söz edelim: Trdelnik. Prag sokaklarında, hele ki Old Town tarafındaki sokaklardaysanız, tatlı kokusu dört bir yanınızı sarıyor ve insan aç olmasa dahi acıkası geliyor.
Kökeninin Çek olup olmadığı tartışmalı olsa da, Trdelnik Prag’la özdeşleşmiş durumda. Kokoreç gibi şişlerde sarılı olan ve bu şişlerde pişen Trdelnik, daha sonra şeker, tarçın ve fındık karışımına batırılıyor.
Piştikten ve soslandıktan sonra içindeki boşluk dondurma, meyve ya da çikolatayla dolduruluyor ve haliyle tadına doyum olmuyor.
Ayrıca Budapeşte’nin ekmek içinde yenilen meşhur çorbası Gulaş da burada oldukça yaygın ve çok da lezzetli. Çek Cumhuriyeti’nin dillere destan biraları Pilsner Urquell ve Budweiser Budvar içmeden de ülkeyi terk etmeyin, sonra pişman olursunuz.
Cafe Slavia:
Zamanında Nazım Hikmet’in sık sık uğradığı mekan olan Slavia açmış kollarını sizi bekliyor. Burada pek çok Türkle karşılaşmanız ve kuyrukta beklemeniz mümkün olsa da, yine de bu mekanı es geçmeyin. Hatta kızarmış ördek yemek isterseniz, Slavia bu konuda oldukça iyi.
Adres: Smetanovo nábř. 1012/2, 110 00 Staré Město
Vnitroblock:
Hem mağaza, hem sergi ve etkinlik alanı hem de bir kafe olan bu mekan Prag’da bizim çok sevdiğimiz mekanlar arasında çoktan yerini aldı bile.
Keyif alabileceğiniz ve dinlenerek keşif yapabileceğiniz nadir mekanlardan olan Vnitroblock’a mutlaka yolunuz düşsün.
Adres: Tusarova 31
The Pub:
Berlin ve Viyana’da da şubeleri bulunan mekanın konsepti tabii ki herkesi bira komasına sokmak. Masalardaki bira musluklarından kanaya kanaya bira içmek özellikle buraya grup olarak gidildiğinde çok eğlenceli oluyor, bizden söylemesi.
Adres: Veleslavínova 3, 110 00 Praha 1
Bu saydıklarımızın dışında Prag genelinde elbette ki pek çok mekan var. Biz daha çok hoşumuza giden bir koku duyduğumuzda ya da mekanın konseptini beğendiğimizde hemen içeriye daldık ve yer yer sokak lezzetlerini tattık.
Yeri geldi Çek marketlerini yokladık ve Allah ne verdiyse çantamızı doldurarak yürüyerek yedik, içtik ve günümüzü gün ettik. Prag’da yiyip de beğenmediğimiz hiçbir yemek olmadı desek yalan olmaz.
Prag’ı ilkbahar mevsiminde çok üşümeden ve çok terlemeden gezmenin zevki bambaşka oluyor. Bu şehrin öyle bir büyüsü var ki, insan kendini ritmine kaptırıveriyor ve zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor.
Tarihe meydan okuyan devasa kiliseler, manastır, kuleler ve köprüler bu şehre çok yakışıyor. Camus’nün de dediği gibi ‘Seyahat etmek, insanın benliğindeki iç dekoru yıkar.’ Rutini yıkmak bizim elimizde. Öyleyse ne duruyorsunuz?
Gidin, gezin, keşfedin… hayat gezince güzel!
Merve’nin seyahatlerini Instagram’dan takip et: minik_atlas
Okumaya devam et: