İster minimalist ve havalı, ister renkli ve göz alıcı olsun, her şehrin kültürünü, iklimini ve tarihini yansıtan bir tarzı var. Ama bazı ‘özel’ şehirler, kendilerini modanın ve tarzın öncüsü yapmayı başarmış farklı bir özelliği barındırıyorlar.
Dünyanın modayı en yakından takip eden şehirlerinin listesini yaptık ve mevcut moda akımlarını, şehirlerini şık yapan şeyi ve onlara ilham veren olayları öğrenmek için tasarımcılarla, butik sahipleriyle ve başka yaratıcı kişilerle konuştuk.
Paris – Centre Commercial, Sébastien ve François
Centre Commercial’in kurucuları Sébastien Kopp ve François Morillion
Lüks eşyalar piyasasında uzun bir geçmişi olan Paris dünyanın modayı en yakından takip eden şehirlerinden biri olmayı sürdürüyor. Butik sahipleri Sébastien Kopp ve François Morillion şehrin sırlarından bazılarını bizimle paylaştı.
Kadınlar klasik tarzı, topukluları ve etekleri tercih ederken erkekler onlar kadar şık giyinmiyor. Ancak onların da %1’i, başka yerlerde görebileceğimiz, “üniversite öğrencisi” tarzını tercih ediyor. Bu tarz Paris’te, Londra ve Tokyo gibi yerlerdeki kadar almış başını yürümüş değil. Bunun için, “Yalın, çok dikkat çekici olmayan ama yine de şık şeyler giymeyi seviyoruz” yorumunu alıyoruz. Paris aslında sandığınız gibi moda yaratan bir yer değil. “Diğer şehirlerden ne geliyorsa, Paris’ten de o kadarı geliyor. Aslında bize daha çok Berlin, New York ve Kopenhag ilham veriyor.”
Paris’i müthiş bir ilham kaynağı yapan nedir diye sorunca aldığımız cevap ise: “Işık, gün batımı ve bazen pembe olan gökyüzü, insana iki asır önce yaşıyormuş hissini veren mimari ve her baktığınız yerde gördüğünüz, sokakta masaları olan kafeler.”
Centre Commercial’in içi
Sébastien Kopp ve François Morillion bir süre çevre dostu spor ayakkabı piyasasında çalıştıktan sonra ufuklarını genişletmeye ve mağazayla yaratıcılığı birleştiren bir mekan açmaya karar vermişler. Sonuç da Centre Commercial olmuş. Mekan ülke başkentinin en ilginç kadın ve erkek giyim seçkisine ev sahipliği ediyor, ayrıca ürün lansmanları ve etkinlikler için bir toplanma alanına dönüştürülebiliyor.
Berlin – Steinrohner, Inna ve Caroline
Steinrohner’s kurucuları Inna ve Caroline ©Christine Kreiselmaier
Berlin merkezli marka Steinroher’ın arkasındaki ikili Inna Stein ve Caroline Rohner, Berlin’i dünyanın en ilginç moda merkezlerinden birine dönüştüren şeyi açıklıyor.
Inna ve Caroline, “İnsanlar moda endüstrisini takip etmiyor; çoğu zaman kulüp kültüründen ve sanat akımlarından ilham alarak kendi tarzlarını yaratıyorlar. Şu anki akım, kusurlu ve biraz tuhaf görünen giysilere bürünmek,” diyor.
Alışveriş alışkanlıklarına gelecek olursak, Berlinliler yeni cevherleri bit pazarlarında bulmayı yeğliyor. Burada kafaya takılmaması gereken bir şey varsa, o da topuklu ayakkabılar: “Paris’te sokakta topuklu giyen, topukluları çok havalı taşıyan ve günlük hayata tamamen entegre eden çok kadın görüyoruz. Berlin’deyse nadiren topuklu giyilir.”
Konu ilham kaynakları olunca, Inna ve Caroline’in bildiği bolca yer var: samimi bir restoran olan Pri Maria ve gecenin geç saatlerinde kokteyl içmek için Beuster. İkili kafa dinlemek istediği zaman da, Brandenburg’un doğal alanlarını keşfediyor.
Steinrohner – Édition Cactus ©Christine Kreiselmaier
Steinrohner köklerini Rusya’dan ve İsviçre’den alan Inna Stein ve Caroline Rohner’ın yaratısı. İki tasarımcı Kuntshochschule Berlin’de moda tasarımı okurken tanışmış ve 2013’te kendi markaları Steinrohner’ı yaratmaya karar vermiş.
Kopenhag – Henrik Vibskov Boutique, Rune Park
Rune Park – Henrik Vibskov Boutique
Kopenhaglıların o meşhur rahat, yapmacıksız tarzını anlamak için Rune Park’la Henrik Vibskov Boutique’te oturduk.
Rune, Kopenhag tarzının rahat ve yalın, ama zarif ve sofistike olduğunu söylüyor. “Şehrin tarzının özünde zarafet olduğu gibi, heyecan verici bir işlevsellik de var, çünkü hepimiz bisikletle dolaşmak zorundayız. İnsan sokakta çağdaş sokak tarzından avangart yüksek modaya ve İskandinav minimalizmine kadar her şeyi görebiliyor.
Kopenhaglılar başkalarının belirlediği moda akımlarını körü körüne takip etmiyor. Onlar “beklenmedik renkler, baskılar ve katmanlarla görünüşlerine kendilerinden bir şey katma konusunda çok iyiler.” Burada bolca görülen bir şey, spor ayakkabılar. “Spor ayakkabılar bir süredir Danimarkalılar arasında çok popüler. Aslında Danimarkalı kızlar gece elbiselerini spor ayakkabıyla giyen ilk kişiler arasında.”
Rune’a nerelerden ilham aldığını sorduğumuzda, kendisi çeşitliliği ve bağımsız ruhuyla birçok sanatçıyı, tasarımcıyı ve başka alanlarda yaratıcı olan kişileri kendisine çeken, kendi mahallesi Vesterbro’dan bahsediyor.
Henrik Vibskov Boutique’in içi
Rune Park’ın moda yönetimi alanında lisans derecesi var ve kendisi Hugo Boss ve Armani gibi markaların satın alma, markalandırma, tasarım, perakende ve pazarlama bölümlerinde çalışmış.
2006’dan bu yana açık olan Henrik Vibskov Boutique Commes Des Garcons, Issey Miyake, Yohji Yamamoto, Raf Simons ve Y-3 gibi markaların yanı sıra, yıldızı parlayan başka tasarımcıların ve sanatçıların ürünlerinden oluşan bir yelpazenin bulunabileceği çok markalı bir mağaza.
Helsinki – PRE Helsinki, Maija Juutilainen
Helsinki Kuzey Avrupa’nın soğuk bir köşesinde olsa da, moda dünyasını hareketlendiren dalgalar yaratmayı başarıyor. PRE Helsinki’nin Halkla İlişkiler ve Pazarlama Direktörü Maija Juutilainen Helsinki moda dünyasını bize ayrıntılı bir biçimde açıklıyor.
İklim Finlandiyalıların giyinişinde önemli bir rol oynuyor. “Aşırı uçlarda gezen hava sıcaklıklarından ötürü, Helsinki’de moda son derece mevsimsel ve pratik; renk kullanımımız da öyle. Kışın herkes siyah ve gri paltolar, kazaklar giyerken yaz daha renkli, baskılı kıyafetlerle geçer.”
Helsinkililerin tarzını diğerlerinden ayıran şey, doğu ve batı etkilerinin, kişiselleştirilmiş ilavelerin renk kattığı karışımı.
Peki, Helsinkililer gibi giyinmek istersen nerelerden ilham almalısın? Helsinki’nin en büyük sokak tarzı bloglarından biri olan Hel-Looks, okurlarına şehirdeki moda akımlarına dair eşsiz bir perspektif sunuyor. Her yıl yapılan Flow Festival ise Helsinkililerin şehrin en havalı mekanlarından biri olan, şehir merkezine yakın eski elektrik santralinde bir araya geldiği bir etkinlik.
PRE Helsinki’nin tasarımcı markalarından biri olan Juslin Maunula koleksiyonunu sergiliyor ©Lina Jelanski
PRE Helsinki Finlandiya modasının uluslararası hale getirilmesine ve ithal edilmesine odaklanan bir organizasyon. 2012’de kurulan platform en yaratıcı, en yetenekli Finlandiyalı moda tasarımcılarını ve markalarını tanıtıp destekliyor.
İstanbul – Merve Odabaşı
Genç ve yetenekli tasarımcı, Merve Odabaşı
Çok renkli, çok yüzlü bir şehir olan Istanbul, kesinlikle moda dünyasında izini bırakıyor. Genç Tasarımcı Merve Odabaşı şehrin moda ve tarzla ilgili bazı sırlarını bizimle paylaşıyor.
“İstanbullular ince tişörtler, bluzlar, etekler, kot pantolonlar ya da şortlar gibi hafif, içinde rahat hareket edebileceği giysileri tercih eder. Türkler genelde renkli, canlı kıyafetleri sever.” İstanbulluların sıkça yaptığı bir şey de göz alıcı, gösterişli kıyafetler kuşanarak dikkat çekmek.
Merve, İstanbul’un çarpıcı mimarisinden ve Boğaz, Ayasofya, Yerebatan Sarnıcı, Galata Kulesi ve dünyanın en eski kapalı alan pazarlarından biri olan Kapalıçarşı gibi yapıların oluşturduğu güzelim manzarasından ilham alıyor.
Merve Odabaşı’nın QUILT tasarımı ve arka planda İstanbul
Merve tasarımla genç yaşta ilgilenmeye başladı. Yüksek lisansını 2012’de Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar bölümünde başarıyla tamamladı ve Lug Von Siga markası için çalışmaya başladı. 2015’te kendi koleksiyonu QIULT’I tarattı ve bu koleksiyonla Koza Genç Moda Tasarımcıları ödülüne layık görüldü.
Los Angeles – Sonia Boyajian
Renkleri seven tasarımcı, Sonia Boyajian
Mücevher tasarımcısı Sonia Boyajian bize, güneşin öptüğü Los Angeles’ın neden dünyanın en şık şehirlerinden biri olduğunu açıklıyor.
Renk önemli bir öğe. “Renkli giyinmekten ve cesurca baskılar kullanmaktan korkmuyoruz.” Hippi kültürü de önemli bir etki ve insan bu şehirde etrafına baktığında “kot pantolon, bol bluzlar, parlak renkler, kaşmir kazaklar… hepsi olur” hissine kapılacağın bohem rock’n roll titreşimlerini hissediyor. Ayrıca burada elinde meyve suyu, üzerinde egzersiz kıyafetleri olan bol bol insan da görebilirsin.
Sonia’nın ilham aldığı yerlerden bazıları Griffith Park’taki (Hollywood yazısının olduğu) dağlar, Hollywood Farmers’ Market, Hauser & Wirth sanat galerisi, vintage mağazası The Way We Wore ve Pasadena City College Bit Pazarı.
Sonia Boyajian Los Angeles’taki stüdyosu
Sonia Boyajian, kendilerini kullanan kadınların hikayesini anlatan takılar tasarlıyor. Tasarımlarıyla dokuyu, materyali, kültürü ve ruh halini uyum içinde bir araya getirmeyi ve bireyi elle tutulur bir biçimde ifade eden kişisel süsler yaratmayı amaçlıyor.
New York – NiNA TiARi
Nina Tiari
Yıllardır üst üste dünyanın moda merkezi seçilen New York-’tan, bu şehirle moda arasındaki derin ilişkiye ışık tutmak için tasarımcı Nina Tiari’yi seçtik.
“New York’ta genelde kendimizi tercih edilen ulaşım yolu olarak sayarız. Yani New Yorklular genelde içinde en rahat dolaşabilecekleri, hem gece hem gündüz kullanılabilirken bir yandan da bireyselliği, kişiselliği ve müthiş bir zevki yansıtan parçalar giymeyi tercih eder. Çarpıcı olmak için şık arabaların içine saklanmak yerine bunu giysilerimizle başarırız!”
Binaları, sokak sanatı ve renkleriyle şehrin kendisi bir ilham kaynağı. “Uzun yürüyüşlere çıkıp mahalle mahalle gezmeyi, binaların renklerinin gökyüzü ve ağaçlarınkiyle buluşmasını izlemeyi, mevsim değiştikçe tarzlarda ortaya çıkan büyük farkları gözlemlemeyi ve grafitilere karışan yırtık reklamların ilginç dokular ve renk paletleri yaratışını hayran hayran seyretmeyi seviyorum.”
NiNA TiARi’nin Sokak Sanatı Hikayesi
Nina Tiari Parsons, New School for Design’da Moda Tasarımı okudu ve New York Üniversitesi’ne Sanat Tarihi’ne ağırlık verdi, moda çalışmalarına Kanye West, Jay Z ve Madonna gibi itibar sahibi müşterileri giydirerek devam etti.
Londra – The Fashion Samaritan, Luke Ross
The Fashion Samaritan’ın kurucusu Luke Ross
Dünya öncüsü moda markalarından bazılarına ev sahipliği eden Londra şehri, konu tarz olduğunda yıldızların arasında. The Fashion Samaritan blogunun arkasındaki ses, Luke Ross, bize şehir modasından biraz bahsediyor.
Luke şehrin tarzını etkileyen iki şeyi vurguluyor: Burberry, Belstaff ve Barbour gibi ünlü İngiliz markaların dış giyim ürünleri tasarlamasına sebep olan kasvetli havayı ve ciddiyeti, iş adamı havasını tarzla yoğuran Paul Smith gibi markaların örnek olduğu İngiliz terziliğini.
Londra şu an deneysel bir tarzın ortaya çıkışına tanıklık ediyor. “Londra yıllar boyu geleneksel terziliği ön plana çıkardıktan sonra bakışları üzerine çeken ve sınırları zorlayan giysiler yaratmakla ilgilenen taze yetenekleri kabul etmeye başladı. J.W. Anderson’ı, Christopher Kane’i ve Craig Green’i düşünün; onlar giyime kendi ilginç ve sıra dışı yaklaşımlarını katmalarıyla tanınırlar.”
Luke’un paylaştığı bazı ilham verici yerler ve etkinlikler arasında Soho Yemek Festivali, V&A’deki Balenciaga sergisi, şehrin mimarisini yansıtan “Notting Hill’deki parlak renkli evler, One New Change’den görülen inanılmaz şehir manzarası ve tarihi bir ustalıkla inşa edilmiş Somerset House” var.
Luke Ross Londra sokaklarında
Luke Ross moda tasarımı ve tekstil teknolojileri okumak için Avustralya’dan Londra’ya taşındı, ama mezun olduktan sonra styling ve dergi işlerine daha çok ilgi duymaya başladı. Yaratıcılığını her gün dışa vurma ihtiyacı hissettiğinden, ona ilham veren, başkalarına da vereceğini umduğu şeyleri bir araya getirdiği The Fashion Samaritan’ı kurdu.
