Seyahat tutkun nedeniyle sosyal medya hesaplarını inceleyerek saatler geçiriyorsan, muhtemelen Hildegunn ve Samuel Taipale’yi daha önce duymuşsundur. Geçtiğimiz dört yıl boyunca, Fin-Norveçli çift muhteşem seyahat deneyimlerini Instagram aracılığıyla paylaşarak, yüzbinlerce takipçiye sahip oldu.
İlham verici gezginlerle röportaj dizimizin bu bölümünde onlarla konuştuk ve seyahatin dünyaya bakışlarını ne yönde değiştirdiğini ve bir çift olarak dünyayı gezmenin zorluklarını sorduk.
Seyahat tutkusu sizi ne zaman etkisi altına aldı?
Samuel: İkimiz de bu tutkuya evlenmeden önce sahiptik ama evlendikten sonra tabii ki bu tutkuyu birlikte paylaştık. Şahsen, benimki çocukluğumdan geliyor. Babam 18 yaşındayken arkadaşlarıyla Interrail yapmış ve eve deneyimleriyle dolu harika fotoğraf albümleriyle dönmüş. Bir çocuk olarak onlara baktım ve bu benim için “sıradan” Finlandiya’mızın dışında keşfedilecek çok fazla ilgi çekici yer olduğuna dair ufkumu açan bir deneyim oldu. Bir süre sonra, kardeşim ve ben, Almanya’daki tüm dünyadan ilginç insanlarla dolu olan uluslararası kamplardan birkaçına katılmaya başladık ve yavaş yavaş da olsa bu dünyanın sayısız imkânla dolu, samimi ve harikulade bir yer olduğunu fark ettim. Bu dünyayı keşfetmek istedim.
Hildegunn: İnsanlar tarafından motive edilmiş olmak benim için de geçerli. Lise yıllarımda öğrenci değişim programıyla ABD’ye gittim ve orada harika insanlarla tanıştım. Ardından bir yıllığına Paris’e taşındım ve farklı geçmişlere ve kültürlere sahip bolca harika arkadaş edindim. Bu bana keşfetmeye devam etmek konusunda ilham verdi ve o zamandan beri hiç durmadım.
Bir çift ve arkadaş olarak birlikte bu kadar iyi seyahat etmeyi nasıl öğrendiniz?
Samuel: Sanırım ben hep arka koltuğu tercih ediyorum, o da her zaman liderlik ediyor. Hayır, sadece şaka yapıyordum! Her şey doğru dengeyi bulup, birbirinin istekleriyle ihtiyaçlarını dinlemeyi öğrenmekle ilgili ve aslında bir çift olarak evde de başka bir yerde de olsan aynı kurallar geçerli. Ayrıca, birbirinizin güçlü yönlerini de değerlendirmeniz gerekiyor. Örneğin Hildegunn planlamada ve yolculuk hazırlıklarında çok iyidir ve ben de anı yaşamak konusunda iyi olduğumu düşünüyorum; yoldayken spontane olmamızı sağlıyorum.
Çoğu zaman fotoğrafçılık işimle bağlantılı olarak seyahat ediyoruz. Geçtiğimiz sonbaharda, Yeni Zelanda’da bir fotoğrafçılık işi aldım ve bu işin çevresinde büyük bir seyahat planlayıp, yol üzerindeki yerleri ziyaret etmeye karar verdik. Seyahatin büyük bölümü planlanmamıştı ama yola koyulup, bizi nereye götürdüğünü görmek bize çok doğru geldi. Bu merak hissi ikimizin de paylaştığı bir şey, yani birlikte seyahat etmenin bu kadar iyi gitmesinin nedeni muhtemelen bu olabilir.
Hildegunn: Deneyimleri paylaşmaya ilgi duyuyoruz ama yoldayken yeni arkadaşlar edinmeye de istekliyiz. Bence bu önemli bir tavsiye: “birlikte seyahat etmek” tamamen birbirinizle zaman geçirmek anlamına gelmemeli! Biraz başka insanlarla ayrı zaman geçirirsin ve yanındaki kişinin de farklı ortamlarda nasıl biri olduğunu iyice öğrenmiş olursun.
Daha fazlası: Çift olarak ilk tatili sorunsuz bir şekilde tamamlamak için 7 faydalı ipucu
Seyahat ettiğiniz yerler arasında en sevdiğiniz veya unutamadığınız yer neresi?
Hildegunn: Bu bize sürekli soruluyor ama yine de bunu yanıtlamak çok zor. Bali’yi ve özellikle de kıyının biraz açığındaki Nusa Penida adındaki ufacık bir adayı çok sevdim. Bir motosiklet kiraladık ve amaçsızca dolaştık, kaybolduk ve yerlilere adres sorduk. Neredeyse hiçbir şey planladığımız gibi gitmedi ama kaybolmak için muhteşem bir yer ve ortamdı. Hakkında bir şeyler duyduğumuz bir plaja yürüyüş yapmak için Bali’ye dönen tekneyi kaçırdık, ardından kaybolduk, yağmur fırtınasına yakalandık ve sonra yerlilerden bir kız çıktı ve bize yardım ederek, ailesinin evinde kalmamızı sağladı. Ortak konuştuğumuz bir dil olmasa da iletişim kurabiliyorduk. Bu harikulade, keşfedilmemiş diyebileceğimiz adada olmaktan çok mutlu olduğumuz için Bali’ye giden tekneyi bir daha kaçırdık.
Samuel: İkimiz de gerçek birer doğa aşığıyız, yani kendimizi o ortama atabileceğimiz her yer bize çok çekici geliyor. Hawaii’nin bu nedenle bende büyük etkisi oldu ve halkının yaygın bir şekilde çok sıcak olması ve sizi hayatlarına kabul etmeleri de bunun nedenlerinden biri sayılabilir. O ait olma hissi, gittiğimiz yerde ikimizin de aradığı bir şey.
İnsanların ziyaret etmesini kesinlikle önerdiğim yerlerden biri de Norveç! Evet, orada yaşıyoruz ama ülkenin sunduğu çok fazla harika yer var. Örneğin, Lofoten Adaları kesinlikle ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri. Burası Kuzey Norveç’te yer alan, etkileyici dağlara ve ormanlara sahip, balıkçılıkla geçinen ufak bir takımadadır ama sunduklarının arasında yaz aylarında hiç batmayan bir güneş, kış aylarında da Kuzey Işıkları var. Çoğu kişi Norveç’i ziyaret ettiğinde Oslo’ya geliyor ve şehirden nadiren ayrılıyor. Benim için bu, Norveç’i görmüş olmak anlamına gelmiyor – bir araba kiralamalı veya trene atlamalı ve sahip olduğumuz için çok şanslı olduğumuz el değmemiş doğaya kendinizi atmalısınız.
İkiniz de sahip olduğunuz seyahat deneyimleri arasından en sevdiğiniz fotoğrafı seçecek olsanız, hangisini seçerdiniz ve neden?
Samuel: Queenstown’ın yakınlarında çektiğim bu fotoğrafı seçerdim. Ben her zaman karşınızda gördüğünüz şeyin sizde hayranlık uyandırdığı bu baş döndürücü yerleri bulmaya çalışıyorum. Bu tür muhteşem noktalardan oldukça fazla sayıda buldum ama Yeni Zelanda’daki bu yer listemin kesinlikle en tepesinde.
Hildegunn: En sevdiğim fotoğraf, büyüdüğüm yere yakın bir yer olan Nesset’teki Eresfjord’da çekilen bu fotoğraftır. Bana göre, karla kaplı dağların eşliğinde, çarşaf gibi, berrak Norveç fiyortlarında kürek çekmekle karşılaştırılabilecek çok az şey var. Bu kendimi Tanrı’ya yakın hissettiğim huzur dolu bir andı.
Daha fazlası: Harika tatil fotoğrafları çekmenin yolları
Sosyal medya seyahat etme şeklinizi ne yönde değiştirdi?
Samuel: Bu bazen bir sevgi ve nefret ilişkisi şeklini alabiliyor ama Instagram gerçekten bana yeni yerleri ziyaret etmek konusunda ilham verdi. Milyonlarca takipçiye sahip birinin fotoğrafına bakarken bile kişisel ve samimi bir duygu hissedebiliyorsunuz ve bu durum, o fotoğrafçının seyahat deneyimlerini elde edebilmeyi daha mümkün gösteriyor – yani ben de o deneyimi yaşayabilirim.
Hildegunn: Kesinlikle! Şimdi de, sanki biraz da olsa, hesaplarımız sayesinde biz de diğer insanları seyahat etmek konusunda etkiliyoruz gibi geliyor. Dünyanın her yanından insanlar çoğu zaman bize mesaj yazarak ‘Teşekkürler! Siz bana Norveç’e veya Ürdün’e veya neresi olursa oraya seyahat etmem için ilham verdiniz’ diyor. Biz aynı zamanda çok mütevazı gezginleriz. Bolca kamp ve yol gezisi yapıyoruz; yani insanlar bunu görüp, biraz akıllıca davranıp, doğru fırsatları yakaladıkları takdirde oldukça düşük bir bütçeyle de seyahat edebileceklerini fark ediyor olabilir.
Çocuklarınıza vereceğiniz seyahat tavsiyesi ne olurdu?
Samuel: ”Seyahat edin!” Sanırım etkileşim içinde bulunduğumuz medya bizi çok fazla etkisi altına alıyor ve bu da çoğunlukla sizi seyahat etmekten alıkoyan bir korku yaratıyor. Sanırım ben çocuklarımıza – eğer olursa – gidip dünyayı kendilerinin görüp, kendi fikirlerini oluşturmaları gerektiğini söylerdim. Onlar da dünyanın inandırıldıklarından çok daha fazla hoşgörülü ve davetkâr olduğunu fark ederlerdi.
Kısa bir süre önce Ürdün’deydik. İlk kez Orta Doğu’daydık ve itiraf etmeliyim ki oraya biraz önyargı ve korkuyla gittik ama buna hiç gerek yoktu. Orayı gezmek tamamen güvenli ve kolaydı ve Ürdünlüler de hoşgörülü ve harika insanlar. Dünyanın her yanındaki insanlar birbirinden farklı ama bu bizi birleştiren bir şey ve bu durum benim daha çok seyahat etmeyi istememi sağlıyor.
Hildegunn: Seyahat etmek bağlantı kurmaktır. Bu sadece gittiğiniz yerlerle ilgili bir konu değil, aynı zamanda yolda karşılaştığınız kişilerle de ilgilidir. Gardınızı indirmeli ve anı yaşamalısınız. Bunu yapmak, hayatı büyük bir macera olarak görmeniz konusunda sizi teşvik edecektir.