Kadınların dünyanın dört bir yanına seyahat etmesi yeni bir şey olmasa da, günümüzün gezginlerinin tamamının neredeyse üçte ikisinin kadın olması duyanlara şaşırtıcı gelebilir. Forbes’un satın alma güçlerinin ve nüfuzlarının birleşimiyle, kiminle seyahat ettiklerinden ve seyahatin masraflarını kimin karşıladığından bağımsız olarak, bütün tüketici satın alımlarının %70 ila %80’ini kadınların gerçekleştirdiğine dair bulgusu da bu durumu pekiştiriyor.
Gezgin kadınlar, her yıl büyümeye devam eden trilyon dolarlık endüstrinin fiili bekçileri olarak, verdikleri kararlarla (ve daha geniş kapsamda, seyahatlerin kendileriyle) seyahat sektörü üzerinde derin bir etkiye sahip olacak gibi görünüyor.
Kadınlar seyahatin geleceğini şekillendiriyor olabilir, ama hala birçok gezginin seyahat tutkusunu sınayan zorluklar mevcut. Basmakalıpları yok saymayı seçen ve dünyayı gezmenin zorluklarını açık fikirlilikleriyle aşan, ilham verici kadınlarla sohbet etmek bize büyük bir zevk verdi.
Bize yollara düşme ve seyahat tutkumuzun dizginlerini salma isteği yaşatan bazı gezgin kadınları tanıyalım:
Köprü inşa etmek — Elena Nikolova
Çok sayıda farklı ülkede büyüyen ve yaşayan dünya çocuğu Elena Nikolova’nın çok yönlü bir hayatı olmuş. Keşfetmeye devam ettiği dünya görüşleri, blogu Muslim Travel Girl’ün kısa ve öz temelini oluşturuyor. Diğer Müslümanlara kimliklerine güvenmeyi ve dünyayı açık fikirlerle gezmeyi öğretme misyonundan güç olan Elena, köprüler inşa etmeye ve insanlara da aynısını yapma arzusu aşılamaya odaklanıyor.
Bize biraz geçmişinden bahseder misin?
“Kendimi dünya vatandaşı olarak görüyorum. Bulgaristan’da doğdum, Yunanistan’da büyüdüm ve Birleşik Krallık’ta yaşadım. Altı ay önce Katar’a taşındık. Her bir ülkede onar yıl geçirdim ve önümüzdeki yıllarda farklı ülkeleri keşfedip bu ülkelerde yaşamayı iple çekiyorum. Çok kültürlü bir aileden geliyorum ve seyahatin, farklı kültürlerden arkadaş edinmenin algıları nasıl değiştirebildiğini bizzat tecrübe ettim.”
Elena, “gezgin gezgindir ve bütün gezginler aynı şeyi, yani yeni insanlarla tanışıp sevdikleriyle anılar yaratmayı ister,” diyor. Gelgelelim, seyahatlerindeki maceraları, Müslüman olduğu ve türban taktığı için zaman zaman olumsuz izlenimler yaratabildiğini ve bunun bir zorluk olduğunu fark etmesine sebep olmuş.
“Geçmişimde çeşitli kültürler var. 2009’da Müslüman olduğumda seyahat eden çok Müslüman olmadığını fark ettim. Dünyanın her yerindeki, Müslüman olan ve olmayan insanlar birbirleri hakkında birçok yanlış fikre sahip. Müslümanların dünyayı dolaşmasına yardım ederek müşterek anlayışı geliştirmeyi kendime görev edindim.” Elena bunlara rağmen artık “tek başına seyahat eden birçok Müslüman kız”ın olduğunu belirtiyor ve bu, içini rahatlatan büyük bir adım.
Tek başına seyahat etmeye evet de—Annika Ziehen
Küçük Alman şehri Bad Hersfeld’den gelen Annika Ziehen’ın diğer kültürlere olan büyük ilgisi, o çocukken ortaya çıkan, yabancı olan her şeye yönelik merakından ileri geliyor. New York’ta ve Güney Afrika’da epeyce zaman geçirmek de, bu ilgiyi iyice körüklemiş.
Annika’nın seyahatleri onu dünyanın dört bir yanına, birçok ülkeye götürmüş ve ona ilham veren şeyler arasında tek başına seyahati coşkulu bir biçimde destekliyor oluşu var. Üstelik bu, Annika’nın tutkuyla savunduğu çok sayıda davadan yalnızca biri. Annika’nın dünyanın birçok yerindeki maceralarını canlı bir biçimde betimleyen tek duraklı seyahat blogu The Midnight Blue Elephant da bu tutkunun meyvesi.
Bugün tek başına seyahat eden kadınların yüz yüze geldiği temel zorluklar neler?
“Toplum hala bize bazı şeylerin kabul edilemez olduğunu söylüyor. En azından, kadınların yapması hala çok tuhaf görülen bazı şeyler var ve bu algının aleyhinde davranmak zor olabiliyor. Ben çok şanslıydım; hem dünyanın çoğu ülkesine girebilmemi sağlayan bir pasaportla büyüdüm, hem de seyahatlerimi karşılayacak mali güce ve özgürlükçü bir çevreye sahiptim. Ama durumun diğer kadınlar için bu kadar kolay olmadığını biliyorum.”
“Konu tek başına seyahat etmenin pratik yanları olduğunda, biz kadınlar zorluklarla karşılaşıyoruz ve bunların bazıları erkeklerin karşılaştıklarından daha farklı. Genel olarak sağduyuma başvuruyorum; özellikle konu giyim kuşam olduğunda yerel kural ve yönetmeliklere uyuyor, geceleri yalnız yürümüyor ve her zaman, ama her zaman içimdeki sese güveniyorum.
Bu sonuncu konusunda kimseden özür dilemiyorum; kaba davranmamaya çalışıyorum, ama bana ters gelen bir durumdan kurtulmak için, gerekirse birilerini kırmaktan da çekinmiyorum.
Gelgelelim, hiç uymadığım bir kural var, o da yabancılarla konuşmama kuralı. Sürekli yabancılarla konuşuyorum!”
Annika buna istinaden, tek başına seyahat etmenin kişinin öz saygısını nasıl geliştirdiğini ve hakiki özgürlük hissini tetiklediğini belgeleyen, tek başına seyahat ile ilgili bir kitap yayımlamış. Kitabın, kadınlardan ve dünyanın dört bir yanında her kesimden aldığı yanıt, Annika’ya “başka türlü hiçbir şekilde temas kuramayabileceği” birçok insanın ihtiyaçlarını, arzularını paylaştığı hissini vermiş.
Annika için mesele özgürce seyahat etmek ve toplumun beklentilerine boyun eğmemek. Kendisi seyahatlerinin diğer kadınlara da aynı şeyi yapma ilhamını vereceğini, bugün bildiğimiz seyahat sektöründe kademeli bir değişime sebep olacağını umuyor.
Herkes için erişilebilir seyahat — Jay Abdullahi
Sevgi dolu Londralı Jay Abdullahi aslen Nijeryalı ve Britanya’nın başkentine küçük bir çocukken taşınmış. Bebekliğinde çocuk felci geçirdiğinden engelli büyüyen Jay, dünyayı keşfetmek için yakaladığı her fırsatı kullanmış ve coşkulu seyahatlerini web sitesi Jay on Life üzerinden paylaşıyor.
Kendisi aynı zamanda engellilikle seyahat konusunda kapsamlı yazılar yazdı ve herkes için daha erişilebilir bir seyahat endüstrisinin önde gelen savunucularından. Jay bunların yanı sıra, Afrika’daki engelli çocuklara yardım etme çabalarından ötürü kalbinde özel bir yer kazanmış olan Birleşik Krallık merkezli kar gütmeyen organizasyon Able Child Africa gibi hayır derneklerini de destekliyor.
Daha fazlası için: Lizbon’u engelli bir turist olarak ziyaret et — Jay ve momondo Lizbon turuna çıkıyor
Sana seyahat etme ilhamını veren nedir?
“Biliyorum, şaşırtıcı ama engelli oluşum bana seyahat etme ilhamı veriyor. Genelde çoğu insan hayatta ve sağlıklı olmanın değerini bilmez. Çocukluğumdan beri engelli olduğum için dünyayı keşfetmek için hiçbir fırsatı tepmiyorum. Yarının ne getireceği hiç belli olmaz, o yüzden bugün ve her gün, iyi bir gün geçirmeye çalışmak lazım.”
Jay’e göre “çoğunlukla kendi haline bırakıldığı”, büyük, hızlı ve zaman zaman duyarsız olabilen bir şehirde yaşamanın zorlukları onu serpilip gelişmeye itmiş. “Kendi işine bakmak ve kendine yetmeyi öğrenmek” Jay’in Londra’daki hayatına verdiği karşılıklar ve edindiğine sevindiği yetenekler.
Daha fazlası için: Engelli bir gezginin Atina rehberi — momondo Yunanistan’ın başkentini Jay Abdullahi ile birlikte keşfediyor
Kültür ayrılıklarını aşmak — Amanda Ponzio-Mouttaki
Amanda seyahat hayalleri kurduğu günleri sevgiyle hatırlıyor; dört yaşından itibaren kendisini kitaplara vererek bu özlemini beslemiş. Seyahat etmeye başladığında ise, bunun çabucak bağımlılığa dönüşmesi şaşırtıcı olmamış. Bu durum Amanda’nın mutfakla ilgili her şeye duyduğu sevgiyi de perçinlemiş. Michigan’da doğan Amanda, Faslı eşi Youssef’le tanışıp ona aşık olunca, 20 yaşındayken İslam dinini seçmiş.
Çift şu an iki oğullarıyla birlikte Marakeş’te yaşıyor ve Marrakech Food Tours şirketini yönetiyor. Blogu MarocMama da Amanda’nın girişimcilik projelerinden bir diğeri ve onun dünyanın çeşitli yerlerine yaptığı kaçamakları, yaşadığı kültürel olayları ve yemek sevgisini kendinden emin bir dille betimliyor. Amanda, “Kadınlar genelde eşlerinin ve çocuklarının arkasında, eş ya da anne olarak geriden gelen kişiler olarak resmediliyor, ama aslında seyahat sektöründe çok daha büyük bir rolleri var,” diye düşünüyor.
Dünyanın dört bir yanına seyahat ederken karşılaştığın ana zorluklar neler?
“Bana göre en büyük zorluk genelde insanların bana bakışı. Seyahat eden ve ilginç bir biçimde Amerikan pasaportuna (ve aksanına) sahip bir kadınım. Bu birçok insanı şaşırtıyor. Müslüman olmak bazen avantaj olsa da, zaman zaman seyahatimi mahvedebiliyor. Her duruma olumlu yaklaşmaya çalışıyorum, ama gerçek şu ki insanlar genelde beni görür görmez yargılıyor ve bu yargı olumsuz olduğunda, insana çok zor gelebiliyor.”
Kültür farklılıklarına kucak açmak — Chelle ve Crystal Roberts
Jerseyli kız kardeşler Chelle ve Crystal Roberts çocukluklarını, geç olsun da güç olmasın diyen anne babalarıyla beraber seyahat ederek geçirmiş. Babaları uçuş millerini ve otel puanlarını aile maceralarına dönüştürürmüş. Gençlik günlerinde gezip tozmanın tadını alan Chelle ve Crystal, yeni diyarlara dair bitmeyen meraklarını arkalarına alıp dünyayı dolaşmaya devam etmiş ve yolculuklarını blogları BrownGirlsFly üzerinden paylaşıyorlar.
Chelle de Crystal da yeni kültürlerin ve mutfak deneyimlerinin zenginleştirici olduğuna inanmakla beraber, tamamen sıkıntısız olmadığını kabulleniyorlar. Seyahatleri sırasında zaman zaman açık ırkçılık olayları ve rahatsız edici kültür çatışmalarıyla yüz yüze gelmişler. Yine de, bu tür deneyimlerin merhametlerini artırdığına ve meraklarını söndürmek şöyle dursun, körüklediğine inanıyorlar: “engelleri aşmak, perspektifleri genişletmek ve anlayışı derinleştirmek.”
Özellikle desteklediğiniz davalar var mı?
“Seyahatin konfor alanınızdan çıkmakla, kendiniz hakkında bir şeyler öğrenmekle ve bu deneyim sayesinde daha iyi bir insana dönüşmekle ilgili olduğuna sıkı sıkıya inanıyoruz. Siyahi Amerikalı kadınlar olarak sık sık, neden yollarda bize benzeyen daha çok insanla karşılaşmadığımızı merak ediyoruz.”
“Aklımızda bu düşünceyle, yeterince temsil edilmeyen Amerikan gençliğine ilk pasaportlarını kazandıran Passport Party Project’te akıl hocası olarak çalıştık. Aynı zamanda Global Girl Project (gelişmekte olan ülkelerde yaşayan genç kadınlar için bir değişim programı) ve Wanderful (kadın gezginler için bir kardeşlik ve ev paylaşımı ağı) gibi organizasyonlara destek topluyoruz.”