Hepimiz Paris’in romantik harikası Eyfel Kulesi’nin büyüsünden etkilenip, Londra’nın dakik saat kulesi Big Ben’e hayran olmuşuzdur. Peki ya Avrupa’nın göz ardı ettiğimiz o diğer hazineleri? İşte kıtanın çeşitli bölgelerinden 14 anıtsal turistik yer.
Rummu Su Altı Hapishanesi, Rummu, Estonya
Rummu hapishanesi, 1991’e kadar bir Sovyet dönemi cezaeviydi ve mahkûmların çalıştığı bir kireçtaşı madeninin uç kısmında yer alıyordu. Sovyetlerin 1991’de Estonya’dan ayrılmasının ardından, taş ocağı terkedildi ve önceden dışarı pompalanan suyun tesise dolmasıyla su yüzeyinde sadece küçük bir bölüm kaldı ve aşağıdaysa keşfedilecek bolca alan ortaya çıktı.
Molekül Adam, Berlin, Almanya
Seçtiğimiz yedi anıtın en genci olmasının yanısıra bu aluminyumdan yapılmış üçlü 1997 yılından beri Berlinliler’e keyif vermektedir. Birleşik devletlerdeki bir kaç kardeş heykelin ardından Berlin’e yerleştirilen Molekül Adam Amerikalı sanatçı Jonathan Borofsky tarafından tasarlanmıştır. Deliklerle kaplı üç adam çoğunlukla su ve hava ile oluşmuş insanın moleküler yapısını sembolize etmektedir.
Rocamadour, Lot, Fransa
Gerçek bir Avrupa hazinesi olan Rocamadour, hakikaten de adı kadar etkileyici bir yer. Fransa’nın güneyinde kireçtaşından bir kayanın yüzüne inşa edilmiş bu küçük kasaba; sayısız dini alanı, markalaşmış keçi peyniri ve mükemmel Orta Çağ mimarisiyle saygın bir üne sahip. Kasabanın tek girişi olan Figuier kapısıyla içeri girebilirsin.
Yakındaki Brive La Gaillard’a uçuş ara
Rubjerg Knude Deniz Feneri, Rubjerg, Danimarka
Rubjerg Knude Deniz Feneri, Danimarka’nın Kuzey Denizi’ne bakan batı sahilinde deniz seviyesinin 60 metre üzerinde bulunuyor. 1899’dan kalma tarihi yapı, her yıl sahilin 1,5 metresini yutan kıyı erozyonuyla ebedi bir mücadele veriyor. Aslında, yapının önümüzdeki 10-15 yıl içinde tamamıyla denize batacağına dair yaygın bir düşünce var. Şimdilik, kulenin yeniden açılmasını değerlendirerek kuleye tırmanabilir ve hayranlık uyandırıcı manzarasının keyfini çıkarabilirsin.
Hospital de Sant Pau, Barselona, İspanya
Katalan modernizminin simgelerinden Hospital de Sant Pau’yu ziyaret eden Art Nouveau hayranları göz ziyafeti çekmek için bolca fırsat bulacak. Mimar Lluís Domènech i Montaner’in en önemli eserlerinden olan bu yapı, özenli restorasyon çalışmalarıyla korunmuş hoş bahçeler, vitraylar, gösterişli heykeller ve sırlar barındıran bir turistik yer.
Vaxholm Kalesi, Stockholm, İsveç
Vaxholm Kalesi, bir zamanlar Stockholm’e yapılan Rus ve Danimarka saldırılarını durdurmuş güçlü bir kaleydi. Bu nazik dev, günümüzde üzerinde yer aldığı küçük adanın büyük bir bölümünü kaplıyor ve batı kanadında da İsveç deniz savunması tarihini öğrenebileceğin bir müze barındırıyor.
Wotruba Kilisesi, Viyana, Avusturya
Viyana tepelerinden birinin üzerine inşa edilmiş, ismiyle de cismiyle de sıra dışı bir yapı olan Wotruba Kilisesi adeta bilim kurgu filmlerinden fırlamış bir görünüme sahip. Bu ilgi çekici beton yapı, inşaata 1974 yılında başlayan öngörülü mimar ve heykeltıraş Fritz Wotruba’nın adını taşıyor. Ne yazık ki, Fritz bir yıl sonra vefat etmiş ve eserinin tamamlanışına şahit olamamış.
Jakobite Buharlı Treni, Fort William, İskoçya
Harry Potter hayranları, bu buharlı ve gözü pek treni çeşitli filmlerde büründüğü Hogwarts Ekspresi rolüyle tanıyacaktır. İskoçya’nın en büyüleyici manzaralarından bazılarını sunan bu trenle, Loch Eli’nin kıyılarında yolculuk ederek Mallaig’e ulaşacaksın. Glenfinnan Viyadükü’nün üzerinden geçerken yaşanan büyülü anı kaçırmak istemezsin.
Whisky Trail üzerinde masalsı bir yolculukla İskoçya seyahatini unutulmaz hale getirebilirsin.
Yakındaki Inverness’e uçuş ara
Sibelius Anıtı, Helsinki, Finlandiya
Ünlü Fin besteci Jean Sibelius’in adı sadece bir milli parkı renklendirmiyor, aynı zamanda kendi bestelerini çalan bu devasa kent simgesi de onun adına inşa edilmiş. Fin Eila Hiltunen tarafından tasarlanan bu eser, bir ‘dalga’ şeklini anımsatabilmesi için yüzlerce çelik boru bir araya getirilerek oluşturulmuştur. 1967 yılında ortaya çıkan bu tek renli eser, ulusal bir öfkeyi ve soyut sanatın faydaları hakkındaki tartışmaları da beraberinde getirdi. Tartışmalar, gümüşten yapılmış Sibelius büstünün esere eklenmesiyle son buldu.
Buzluca Anıtı, Balkan Dağları, Bulgaristan
Bu terkedilmiş anıtın gerçek olduğuna inanmanız için mutlaka görmeniz gerekmektedir. Anıt 1981 yılında Koca Balkan Dağları’nın zirvesinde dikilmiştir. Anıtın bulunduğu yer 1868 yılında Bulgar isyancılar ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yaşanan savaşın son meydanıdır. Daha sonraları, 1891 yılında bu bölge Balkanlar’ın ilk sosyal demokrat partisinin doğduğu yer olmuştur. Komünist rejimin hükümdarlığı 1989’da sonlanmaya yaklaştığından beri, bir zamanların kuvvetli karargahı önem kazanmaya başlamış fakat eski zamanların anıtlarını korumak için son derece cimrileşmiştir. Günümüzde yasal olarak ön kapılar demir sürgülerle kapatılmış olsa da kubbenin yanında süslü bir şekilde duran ‘FORGET YOUR PAST’ (Geçmişinizi Unutun) grafitisini izlerseniz bu parçalanmaya yüz tutmuş mücevhere girebileceğiniz küçük, yasadışı bir geçit bulabilirsiniz.
Atomium, Brüksel, Belçika
Brüksel çoğunlukla Manneken Pis heykeliyle özdeşleştiriliyor ama Avrupa Birliği başkentini ziyaret ediyorsan bu parıltılı harikanın da görülmeye değer olduğunu bilmelisin. Mühendis André Waterkeyn tarafından Brüksel Dünya Fuarı (Expo 58) için inşa edilen bu ayrıntılı ve parlak yapı, tüplerle birbirine bağlanan ev büyüklüğündeki dokuz küreden oluşuyor ve bir demir kristalinin birim hücresine yakından benziyor. Küreler 2004’te restore edilmelerinin ardından halka açıldılar. Kürelerin sekizi inceleme gezileri ve özel etkinlikler için kullanılırken, en üstteki küre de Brüksel’in en seçkin restoranına ev sahipliği yapıyor. Atmoium’u Brüksel’in kuzeyinde, Mini Avrupa minyatür parkına yukarıdan bakan bir konumda bulabilirsin.
Villa d’este, Tivoli, İtalya
Lazio yakınlarındaki bir tepenin üzerine kurulmuş Tivoli kasabasını ziyaret ederken, muhteşem bir 16. yüzyıl villası ve çevresindeki parklardan oluşan Renaissance Villa d’Este’yi ziyaret etme fırsatını sakın kaçırma. Buradaki manzarayı taş ve suyun, Roma dünyasının tarihi eserlerinin ve bütün yaratıcılığının meydana getirdiği kadim bir şarkı oluşturuyor.
Padrão dos Descobrimentos, Lizbon, Portekiz
Tejo Nehri kıyısında bulunan 52 metre yüksekliğindeki bu görkemli beton yapı, Portekiz’in 14. yüzyılda yaşadığı altın çağın anısına inşa edilmiş. Anıtın iki yanında yer alan ayrıntılı heykeller ise eski Belem limanından yola çıkarak dünyayı keşfeden tarihi kâşifleri gösteriyor.
Parlamento Sarayı, Bükreş, Romanya
Pentagon’un ardından dünyanın en büyük ikinci yönetim binası olan bu yapı, bir zamanlar Nikolay Çavuşesku’nun komünist diktatörlüğünün göz bebeklerinden biriydi. 1989’daki devrim nedeniyle tamamlanamamış olsa da, kompleks bugün on iki katıyla (ve yer altında da sekiz katıyla) hala görkemli bir şekilde ayaktadır.