Kabile hayatına sahip Etiyopya’dan tekdüzeliğin hüküm sürdüğü Kuzey Kore’ye kadar her yerde güzellikle karşılaşabiliriz. Bu gerçeği, birkaç yıldır dünyayı dolaşarak kadınların portreleri aracılığıyla güzelliğin çeşitliliğini belgeleyen Romanyalı fotoğrafçı Mihaela Noroc’tan daha iyi kimse bilemez. Güzellik Atlası (The Atlas of Beauty) projesi Facebook’ta bir milyonun üzerinde takipçiye sahip ve artık büyüleyici fotoğrafları da bir kitapta toplandı.
Dolayısıyla, #ilhamverenkadınlar yazı dizimizin bu bölümü için çeşitlilik, kadın güzelliği ve dünya seyahati hakkında konuşmak üzere Mihaela’ya ulaşmamız hiç şaşırtıcı değil.
Güzellik Atlası projesinin arkasında yatan fikir aşamasından biraz bahsedebilir misiniz?
Yıllar boyunca fotoğrafçılık benim için sadece bir hobiydi. Hayatımı kazanmak için başka alanlarda çalışıyordum ve tatillerde sırt çantamı alarak dünyanın farklı bölgelerine seyahat ediyordum. 2013’te Etiyopya’ya da bu şekilde gittim.
Orada gördüğüm kadınlar beni anında büyüledi. Bazıları kabilelerde yaşıyordu ve çıplaklık konusunda nesiller önceki ataları kadar kayıtsızlardı. Başka kadınlar ise muhafazakâr toplulukların bir parçasıydı ve başlarını örtüyordu. Diğerleri de büyük şehirlerde modern hayatı kucaklıyordu. Hepsi de onurla, güçle ve güzellikle parlayan yıldızlar gibiydiler.
Bir ülkede bu kadar fazla güzellik ve çeşitlilik varsa ya dünyanın geri kalanı nasıldı? Gezegenimizin harika kadınlarının daha fazla ilgiyi hak ettiklerini anladım. Ayrıca, ihtiyaç duyulan bir proje yaratarak iki tutkum olan seyahat ve fotoğrafçılığı da bir araya getirebileceğimi fark ettim.
Neden sadece kadınların fotoğrafını çekmeye karar verdiniz?
Kamerayla ilk karşılaşmamdan bu yana kadınların fotoğraflarını çekmeye ilgi duydum. 15 yıl önce fotoğraf çekmeye başladığımda da ilk modellerim annem ve kız kardeşimdi.
Yıllar içinde fotoğrafçılığın başka türlerini denedim ama zamanımı ve enerjimi farklı alanlara yöneltmek yerine, ihtiyaç duyulan bir alana odaklanıp, yeteneklerimi onun etrafında geliştirmem gerektiğini fark ettim. Bu alan da kadınların fotoğraflarını çekmekti.
Dünyanın her yerinde, kadınların belirli bir görünüşe sahip olmaları konusunda çok büyük bir baskı ve kadınlara karşı çok fazla önyargı var. Dünya kadınları hakkında, onların mücadeleleri ve hayalleri hakkında dürüst bir fotoğraf projesinin gerekli olduğuna ve gerçekten bir değişiklik yaratabileceğine inanıyorum.
Fotoğrafını çekeceğiniz kişileri nasıl seçiyorsunuz ve onlarla iletişim kurduğunuzda tepkileri nasıl oluyor?
Bir hikâyeyi, ruh halini veya tavrı, kelimelere ihtiyaç duymadan anlatma gücüne sahip her türden yüzü bulma arayışındayım. Hikâyeler de fotoğrafın tamamlanmasını sağlıyor.
O kadar farklı ülke ve ortamda yabancılarla iletişime geçmek de aslında oldukça zor. Mütevazı olmalı ve çekingenliğinizi yenmelisiniz.
Bazı yerlerde, kadınlar onlara bir şey satmaya veya onları dolandırmaya çalıştığımı düşünerek şüpheli yaklaşıyor. Diğer yerlerde ise muhafazakâr ortamlarda yetiştirildiklerinden fotoğraflarının çekilmesini istemiyorlar. Bazıları da sadece utangaç ve kamera karşısında rahat değiller. Çok ama çok fazla kere reddedildim ama neyse ki yaklaştığım çoğu kadın projenin bir parçası olmaktan mutlu oldu ve gurur duydu.
Fotoğraf çekimini nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
Portrelerin %90’ını kadınlarla ilk iletişim kurduğumda çekiyorum. Fotoğrafını çektiğim kadınlar her zaman doğal ve özgün hallerindeler. Onları doğal bir ışık altında ve kendi yaşadıkları ortamda, gerçekte oldukları halleriyle göstermek istiyorum. Ancak, ışık çok kötüyse, hava karanlıksa veya acelesi varsa ertesi gün buluşuyoruz.
Kuzey Kore’deki kadınların da fotoğrafını çektiniz. Bu deneyim nasıldı?
Kuzey Kore’de seyahat etmek sanki başka bir dünyaya adım atmak gibi. Bu yüzden Kuzey Koreli bazı kadınların fotoğrafını çekebildiğim ve onlarla biraz konuşabildiğim için kendimi ayrıcalıklı hissettim. Yanımda sürekli bana eşlik eden rehberler olsa da istediğim herkesin fotoğrafını çekebildim. Her ne kadar farklı dünyalarda, çok farklı zihniyetlerle yaşıyor olsak da, bizi kadın ve insan olarak birbirine bağlayan daha derin bir şeyin olduğunu hissetmek büyüleyiciydi.
Size göre güzel olanı mı yoksa belirli bir kültürde güzel olarak kabul edileni mi portreliyorsunuz?
Belirli bir kültürde güzel olarak kabul edileni göstermeye dair bir misyonum yok. Tam tersine, güzellik hakkındaki yanlış fikirleri değiştirmeye ve güzelliğin, ister bir hikâye, jest, bir çift göz veya gülümseme olsun, her yerde var olduğunu göstermeye çalışıyorum.
Projem sadece güzellik değil, aynı zamanda dünyadaki çeşitlilik hakkında. Fotoğraflarım sayesinde insanlar diğer kültürleri tanımaya başlayıp daha iyi anlayabilir ve hoşgörü hakkında biraz daha düşünebilirler.
Güzellikle ilgili idealler kültürden kültüre farklılık gösteriyor mu?
Evet, kesinlikle. Örneğin, Batı dünyasında pek çok kadın güneşlenerek veya kozmetik uygulamalarıyla daha koyu renk bir cilde sahip olmaya çalışıyor. Asya’nın pek çok bölümündeyse, bunun tam aksine, çoğu kadın daha açık renk bir cilde sahip olmak için büyük çaba gösteriyor ve kendilerini güneşten sakınıyor.
Evrensel görünen hiçbir güzellik ideali var mı?
Güzellikle ilgili idealler yıllar içerisinde değişiyor. Geçmişte etkilendiği alan öncelikli olarak sanattı. Günümüzde medyadan ve özellikle de reklamlardan etkileniyor. Son yıllarda güzellik ve cinsellik oldukça bağlantılı bir duruma geldi. İnternette ‘güzel kadın’ kelimelerini aramayı denerseniz çok fazla sayıda cinsel içerikli resim bulursunuz.
Cinselliğin kötü bir şey olduğunu söylemiyorum. Ancak tüm güzellik ideallerinin özü haline geldiğinde ve kitlesel medyada ana trend olduğunda, bir karşı denge unsurunun olmasının iyi olduğunu düşünüyorum. Projem sayesinde başarmaya çalıştığım şey de bu. Güzelliğin kitlesel medyada genelde gördüklerimizden çok daha fazlası olduğunu ve normal insanlarda da bu güzelliğe rastlanabileceğini göstermek.
Dünyada fotoğrafını çekmeyi sevdiğin özel bir yer var mı?
Her yer birbirinden farklı olsa da bazı genel şeyler var. Örneğin, Avrupa ve ABD’de insanlar sokak fotoğrafçılığına oldukça açık ve benimle konuşup, projemin bir parçası olmayı kolayca kabul ediyorlar.
Daha muhafazakâr yerlerde ise kadınları fotoğraflarının çekilmesine ikna etmek çok daha zor. Yine de, fotoğraflarda harika görünen o renkleri ve yerel kültürü böyle yerlerde genellikle daha fazla buluyorsunuz.
Bize yolculuklarınızdan biraz bahseder misiniz? Genellikle nasıl seyahat ediyorsunuz?
Güzellik Atlası projesi oldukça popülerleşmiş olsa da, hala her şeye başladığım zamandaki gibi küçük bir bütçeyle seyahat ediyorum. Yerel halkla tanışmak, dünya halklarının arasına karışmak ve kültürü anlamak için çoğu zaman en iyi yol bu.
Bu kadar fazla sayıda etkileyici yere seyahat etmek, hayatımın en iyi ama aynı zamanda da en zorlu zamanlarını geçirmemi sağladı. Savaş alanlarına yakın yerlerde bulundum ve tehlikeli kenar mahallelerde dolaştım. Donduğum, sıcaktan piştiğim, ağladığım zamanlar oldu. Parasız kaldım ve evimin rahatından çok uzaktayken hastalandım. Ancak bu kadar çok harika kadınla tanışmak yolumda devam etmemi sağladı.
Kitabınız yeni çıktı. Şimdiki planlarınız neler?
Evet, kitabım 26 Eylül 2017’de çıktı. İçinde son dört yılda 50’den fazla ülkede çekilmiş 500 portre yer alıyor. Ancak, her ne kadar oldukça kapsamlı bir kitap olsa da (352 sayfa), projeye devam edip daha fazla çeşitlilik bulmayı istiyorum.
Keşfedilmeyi bekleyen daha çok fazla büyüleyici yer ve yüz var ve artık sosyal medya sayfalarımın popülaritesi sayesinde duyulabilecek bir mesaj verebilirim. Bazen içinde yaşayanların pek çoğu için çok hoşgörüsüz ve adaletsiz olabilen böylesi bir dünyada, küçük de olsa bir değişiklik yaratmayı deneyebilirim.
Lütfen bize kitaptaki en sevdiğin portreden bahset
Kitaptaki tüm portreler benim için çok özel, bu yüzden herhangi biri için favorim diyemem. Yine de size kitabın kapağındaki portrenin hikâyesini anlatayım.
Hindistan’ın Varanasi şehrinde, Hinduizm’in kutsal yerlerinden biri olan ve her gün binlerce hacı tarafından ziyaret edilen Ganj Nehri’nin çevresinde dolaşıyordum. Burada bir adak sunmaya hazırlanan genç bir hacı gördüm. Huzurlu ifadesi adeta başka bir dünyadan gibiydi ve ışık da harikaydı. Bu büyülü andan o kadar etkilendim ki, nehre girdim ve fotoğrafını çekmek için iznini istedim.
Genellikle fotoğrafını çektiğim kadınlarla en az birkaç dakika geçirmeye çalışırım. Birkaç fotoğraf çeker ve hikâyelerini dinlerim. Bu kez o şansa sahip değildim ve sadece birkaç saniye geçirebildik ve ardından dini görevine devam etti. Ancak gözleri, duruşu, kıyafeti ve hareketleri bana kelimelerin ifade edemeyeceği gizemli bir hikâye anlattı.