momondo, kadın seyyahların hikayelerini anlatmaya devam ediyor. Bu defa konuğumuz hayatının rotasını ailesiyle birlikte yeni ufuklara çeviren kariyer sahibi bir anne ve eş: Özlem Demir. Görmediği yerlere seyahat etmeyi, tatmadığı lezzetleri denemeyi ve keşfettiklerini paylaşmayı çok seven Özlem, 2015 yılında kurumsal iş hayatına veda etmiş.
15 yıllık çalışma hayatı süresi içinde de sık sık yolculuk yapan Özlem, ikizlerinin doğumundan sonra seyahat planlarını çekirdek ailesiyle sürdürmüş. Deneyimlerini bloğu gezentianne’de paylaşan Özlem Demir’le hayatı, seyahat tutkusunu ve yaşamına nasıl yön verdiğini konuştuk.
Kurumsal iş hayatına veda etmek radikal bir karar. Buna nasıl karar verdin?
Kurumsal hayata veda etme kararımda İngiltere’ye taşınıyor olmamızın büyük bir rolü var. İstanbul’da yaşamaya devam ediyor olsaydık, iki çocuğun okul masraflarını karşılayabilmek için çalışmaya devam etmek zorunda olurdum. İngiltere’de eğitimin ücretsiz olması tek maaşla geçinmemize olanak sağlıyor.
Profesyonel iş yaşamını sonlandırdıktan sonra seyahatlerinde özgürleştiğini hissettin mi?
Kesinlikle. Kurumsal hayattayken de her ne kadar hafta sonları ile birleştirerek, bölerek, çarparak yıllık izinlerimi maksimum verimle kullanıyor da olsam, tatil yapabileceğim gün sayısının bir sınırı vardı. Artık yok.
Çocuklar doğmadan önce yaptığın seyahatlerle, onlar varken çıktığın yolculuklar arasında ne gibi farklar var?
Çocuklu ve çocuksuz arasındaki en büyük fark uçak masrafı. 2 kişilik uçak bileti yerine 4 kişilik bilet almak bazı uçuşlarda üzücü olabiliyor 🙂 Şaka bir yana çocuklu seyahatlerde sadece kendini motive edecek hedefler yerine çocukları da motive edecek hedefler bulman gerekiyor. Gezi planını tüm ailenin uyum sağlayabileceği şekilde yapıyorsun.
İkizlerinle yeni destinasyonları keşfetmek nasıl bir duygu?
Muhteşem bir duygu. Çocuklar küçükken zaman zaman eşimle ufak kaçamaklar yapar, çocukları büyüklere bırakıp baş başa tatile çıkardık ve bu bizi inanılmaz mutlu ederdi. Çocuklar büyüdükçe, paylaşımlarımız arttıkça onlarla paylaşılmayan bir tatil keyfi eskisi kadar keyifli gelmemeye başladı ve bu kaçamaklar git gide azaldı. Güzellikleri onlarla da paylaşmak gibisi yok.
Birçok insana göre çocuklarla seyahate çıkmanın zorlukları fazla. Bu noktada planlamanı nasıl yapıyorsun?
Küçüklüklerinden beri seyahatlerimizde ‘İstisnalar kaideyi bozmaz’ felsefesi ile hareket ediyoruz. Şöyle ki günlük hayatta çocuğunun sağlıklı beslenmesine, tüm öğünleri vaktinde yemesine çok dikkat eden bir anne olsam da seyahatlerde ‘İstisnalar kaideyi bozmaz’ diyorum, vaktinde yemek mi yiyemedik, çocuklar yediğimizi mi beğenmedi, yiyorsa yiyor, yemiyorsa yemiyor, detaylara pek takılmıyorum. Acil durumlar için yanımda her daim kuru meyve, kuruyemiş vb. bulunduruyorum.
Çocukla uzun yola çıkmak denilince ailelerin içini bir korku kaplar. Deneyimli bir anne olarak sence uzun yol çocukla en kontrollü ve krizsiz şekilde nasıl atlatılır?
Uzun yol bizim işimiz. Bir şehri sadece 3 saat gezebilmek için 3 saat gidip 3 saat geri geldiğimizi biliyorum. Yol süresince atıştırarak oyalanabilecekleri sağlıklı seçeneklerden oluşan bir çanta hazırlıyorum. Hem onlar hem kendimiz için yanımıza kitap alıyorum. Biz telefona bakarken onlara kitap okuyun demek pek anlamlı olmuyor çünkü. Yolda alfabedeki her harften sırayla kelime türetmek ve bunun İngilizce karşılığını söylemek bu sıralar en favori oyunumuz.
Dokusu seni en etkileyen yer neresiydi ve sende bıraktığı izleri nasıl tanımlarsın?
Belki de yeni gittiğim için etkisi hala sürüyor olabilir ama Küba, özellikle de Havana beni çok etkiledi. Bir yanda görkemli saraylar bir yanda inanılmaz sevimlilikte, rengârenk panjurlu, avlulu evler, bir yandan da harabeye dönmüş, yıkılmak üzere olan ama hala içinde yaşanılan konutlar ve yüzü hep gülen insanlar. Masal gibiydi.
Gitmeyi çok istediğin ancak henüz görme fırsatı bulamadığın bir yer var mı?
Afrika’da hala yaşantılarını değiştirmemiş ilkel kabilelerden birini ziyaret etmek isterim.
Umduğun gibi çıkmayan bir destinasyon oldu mu? Olduysa burada seni iten his neydi?
Lizbon gezimiz Paskalya tatiline denk geldiği için şehirdeki dükkânların ve restoranların çoğu kapalıydı. Bu sebeple Lizbon bizde sıkıcı bir şehir izlenimi bırakmıştı.
Her ne kadar ilk bakışta çıktığın seyahatler dikkat çekse de lezzet turların ve buralara dair aldığın notlar da çok yönlendirici. Yeni mekânları keşfederken hangi kriterlere göre değerlendiriyorsun?
Bir şehri keşfetmekle o şehrin lezzetlerini keşfetmek benim için bir bütün. O nedenle gitmeden önce gezeceğim yerleri incelediğim kadar hatta daha da fazla zamanı gideceğim restoranları araştırmaya ayırıyorum. Lezzet deneyimi yaşadıklarımı da sosyal medya hesaplarımda ve bloğumda okuyucularıma detaylı olarak aktarıyorum. Ruhu olan mekanlar, lezzet anlamında fark yaratan mekanlar, fiyat performans oranı iyi olan mekanlar benim için ön plana çıkıyor.
Diyelim ki bir restorana veya şehre gittin fakat beklediğin gibi çıkmadı. Bunu yazılarına nasıl aktarıyorsun? Tam o noktada hangi duygu ön planda?
Düşüncelerimi olduğu gibi aktarıyorum. Ama olumsuzluklardan ziyade restoranın ya da şehrin olumlu olan yanlarına odaklanmaya çalışıyorum. Örneğin restoran özelinde örneklemek gerekirse mekan lezzet anlamında fark yaratmıyordur ama ambiyansı etkileyicidir, servis çok ilgilidir ya da canlı müzik vardır, neyse artısı onu ön plana çıkarıyorum.
Seyahati ve yeni tatları keşfetmeyi çok seviyorsun. Peki, bunları bir blogta toplamaya nasıl karar verdin?
Henüz blogların varlığından bihaber iken seyahat anılarımı Word dosyasına yazar, resimleri de yazı aralarına ekler mail listemdeki herkese yollardım. Ancak bu şekilde yazılarım sınırlı sayıda kişiye ulaşırdı. Blog olayının varlığını ve mantığını keşfetmem benim hayatımda önemli bir dönüm noktası oldu.
Gezgin olmak isteyip hala gereken cesareti kendinde bulamayanlara ne tavsiye edersin? Sence nereden başlamalılar?
Aynı hayatı yaşadığımız sürece ömrün çabucak tükenip bittiğini, bize verilen tek bir ömrümüz olduğu için bunu en iyi şekilde değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. Bu anlamda gezme konusunda temel motivasyonumun yaşamımda fark yaratma çabası olduğunu düşünüyorum. Bu konuda yolun başında olanlar için önerim her yeni güne yeni bir değer katma çabasında olmaları. Öncelikle her gün geçtiği yollardan farklı rotaları kullanmaları, her hafta sonu gittiği yerlerden farklı yerlere gitmeleri, hep yemek yediği restoranlardan başka yerlerde farklı lezzetler denemelerini öneriyorum.