Almanya’nın Romantik Yolu, en iyi manzaraya sahip yollar listesinin üst sıralarında yer alır ve bunun tek nedeni iyi korunmuş muhteşem Orta Çağ mimarisi eserlerine sahip olması değil, aynı zamanda Avrupa’nın en güzel köylerinden bazılarını barındırması ve ufukta yükselen etkileyici Alp Dağlarıdır.
Yol aslında yüzyıllardır kullanımda olsa da, Romantik Yol olarak adlandırılması, Almanya’nın savaştan sonra çaresizlik içinde bölgeye daha fazla turist çekmeye çalıştığı 1950’lere dayanır. 350 km boyunca uzanan yol, tarihi Würzburg şehrinden başlayarak Avusturya sınırına yakın bir konumdaki küçük Füssen kasabasında sona erer.
Yolu hak ettiği özeni göstererek keşfetmek için en kolay yol, bir arabayla yolculuk ederek, tarihi kasaba ve semtlerde molalar vermektir. Yolculuk alternatifleri olarak otobüs turu, bisiklet ve hatta yürüyüş tercih edilebilir.
Bu unutulmaz yol gezisinde büyük Alman bestecilerin sana eşlik etmesine izin ver. Çalma tuşuna bastığın anda kendini yola çıkmaya hazır hissedeceksin.
Gün 1 Frankfurt’a Varış
Yolculuğuna Almanya’nın en büyük beşinci şehri, Avrupa’nın finans merkezi ve aynı zamanda da sosisli sandviçin anavatanı olan Frankfurt am Main’den başlayabilirsin.
Çelik gökdelenlerin seni yanıltmasına izin verme, Frankfurt aslında geleneklerine bağlı bir şehir. Altstadt’ta (tarihi merkez) biraz dolaştıktan sonra eski merkez meydanı Römerberg’de kısa bir mola verebilirsin.
Buradaki binaların büyük bölümü 2.Dünya Savaşı’ndaki bombalamalar sırasında yok olmuş olsa da, kapsamlı yenileme çalışmaları sayesinde şehrin eskiden nasıl göründüğüne dair bir fikir edinebilirsin.
Eğer zamanın elverirse şehirdeki müzelerden birkaçını ziyaret etmeyi unutma: Städel Museum’da Avrupa’nın usta sanatçılarını bulabilirsin ve Goethe-Haus’ta ise Almanya’nın en ünlü yazarı hakkında yeni bir şeyler öğrenebilirsin.
Şehirdeyken yiyecek bir şeyler arıyorsan Frankfurter Würstchen (füme sosis) ve yanında da Apfelwein (elma şarabı) deneyebilirsin.
Önerilen otel: 25hours Hotel By Levi’s
Gün 2-3 Würzburg
Romantik Yol, Frankfurt’tan arabayla bir saat uzaklıktaki Würzburg’dan başlıyor. Main Nehri çevresine inşa edilen ve sıra sıra tepelerle çevrili olan Würzburg etkileyici mimarisi ve kaliteli şaraplarıyla öne çıkıyor.
686 yılında İrlandalı üç misyoner şehre gelerek şehir yöneticisini Hristiyanlığa çekmeye çalıştı. Çabaları başarısız olsa da, on yıllar sonra şehit olarak kabul edilerek kutsandılar ve Würzburg da Hristiyanlığın hac şehirlerinden biri haline geldi. Ayrıca, Aziz Boniface’in piskopos olarak atanmasıyla şehir piskoposluk makamı da oldu.
Daha sonraları, Würzburg dukalık da oldu ve böylece şehir bütün zenginliğini buraya getiren prens piskoposlar tarafından yönetilmeye başlandı. Onların yönetimi altında şehir büyüme ve ihtişam dönemine girdi ve bunun sonucunda, yönetici prens piskoposların yaşadığı Barok saray Würzburger Residenz, Rokoko tarzındaki Käppele kilisesi ve bağlarla çevrili yüksek Orta Çağ kalesi Festung Marienberg gibi yapılar ortaya çıktı.
Şehirde bolca bağ bulunduğundan, ürünlerinden bazılarını tatmak için yeterince fırsat bulacaksın. Bu bağların en ünlü ve eskilerinden biri, şehrin hemen dışında yer alan ve 12 yüzyıllık şarap imalatı deneyimleri sayesinde hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmayan Würzburger Stein’dır.
Önerilen otel: Novotel Würzburg
Gün 3-4 Tauber Vadisi
Würzburg’dan 30 dakikalık kısa bir araba yolculuğunun ardından kendini Tauber Vadisi’nin batı ucundaki Tauberbischofsheim’da bulacaksın. Yerin adı tam olarak “Tauber’deki piskoposun evi” anlamına gelir ve kasaba dini törenlerle bütünleşmiş bir tarihe sahiptir.
Arkeolojik keşifler MÖ 3000’e uzanan yerleşimlerin bulunduğu uzun bir geçmişi ortaya çıkarmış olsa da, yazılı kaynaklarda adı ilk olarak İngiliz misyoner rahibesi Lioba’nın hayatına dair 9. yüzyıldaki bir eserde geçer. Rahibe, günümüzde Tauberbischofsheim’ın koruyucu azizesidir ve kadınların eğitimine adanmış Liobakirche (Azize Lioba’nın Kilisesi) ziyaret edilerek hayatı hakkında daha fazla bilgiye ulaşılabilir.
Ardından tekrar yola çık ama koltuğundaki rahatlığına çok fazla alışma. Bir sonraki durağın, Güney Almanya’nın kaplıca merkezlerinden birine ev sahipliği yapan Bad Mergentheim. Mineraller açısından zengin sularda özellikle de sindirim sorunlarının tedavisinde faydalı olan sodyum sülfat bulunuyor. Masaj, Ayurvedik tedaviler veya saunada sessiz bir saat geçirmek gibi isteklerini burada karşılayabilirsin.
Alternatif arıyorsan, şarap tadımını yemek, tarih, müzik, şarap imalatı ve yürüyüşle birleştiren şarap turlarından birine de katılabilirsin.
Önerilen otel: Kur Hotel Alexa
Gün 5-6 Rothenburg ob der Tauber
Rahatlayıp enerjini topladıktan sonra Rothenburg ob der Tauber’in Orta Çağ’dan kalma pek çok simgesini görmeye artık hazırsın. Yerin adı “Tauber’in üzerindeki kızıl hisar” anlamına geliyor ve Tauber Nehri’ne yüksekten bakan konumuna ve evlerin kırmızı çatılarına atıfta bulunuyor. Rothenburg’un iyi muhafaza edilmiş surlarında 42 geçit kontrol noktası ve kule bulunuyor. Kasabanın panoramik manzaralarına ulaşmak için su kulesi olarak kullanılan Klingentor’a, ilk savunma yapılarından biri olan Markusturm’a ve Rathausturm’a (Belediye Sarayı Kulesi) uğrayabilirsin.
Taş döşeli sokaklarda dolaşırken buradaki her binanın özel olduğunu fark edeceksin. En dikkat çeken binalar arasında, sıra dışı bir şekle sahip Fleisch- und Tanzhaus (Et ve Dans Evi), fener şeklindeki dikkat çekici kulesiyle Hegereiterhaus ve çeşitli mimari esintiler taşıyan Rathaus (Belediye Sarayı) yer alıyor.
Rothenburg ayrıca yıl boyunca dikkate değer çeşitli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. 15. yüzyıldan beri süregelen bir dans geleneği olan Çoban Dansı yıl içinde birkaç kez düzenleniyor. Şarap tadımını yemek ve müzikle buluşturan Rothenburg Şarap Festivali her yıl ağustosta düzenleniyor. Belediye başkanı Nusch’un kasabayı yok olmaktan kurtardığı kahramanlık hikâyesini anlatan tarihi festival oyunu Meistertrunk ise Pentekost bayramlarında gerçekleştiriliyor.
Önerilen otel: Romantik Hotel Markusturm
Gün 6-8 Augsburg
Almanya’nın en eski üçüncü şehri Augsburg’a giden güney yolunu takip et. Yolunun üzerinde temmuz ayında düzenlenen yıllık çocuk festivali Kinderzeche ile büyük kalabalıklar toplayan Dinkelsbühl kasabasını bulacaksın. Burada kapı bekçisinin kızının önderliğindeki çocukların kasabanın kurtuluşunu yeniden canlandırmasını izleyebilirsin.
İyi bir şekilde korunmuş surları yeterince ilgini çekmediyse bile, yaklaşık 15 milyon yıl önce buraya düşen bir meteor hakkında bilgi alabileceğin Rieskrater Müzesi ile Nördlingen de ziyareti hak ediyor.
Şatolara ilgi duyanlar Harburg’a mutlaka uğramalılar. Huzur dolu kasabanın üzerinde yükselen Harburg Şatosu, Orta Çağ mimarisini harikulade bir şekilde yansıtıyor ve ayrıca nöbetçi yolları, hapishane kulesi, zindan ve balo odasıyla bir şatodan bekleyebileceğin her şeyi sunuyor.
Artık muhtemelen yorulmuşsundur ama şanslısın. Günün son durağı olan Augsburg’a ulaştın. Şehir MÖ 15’te İmparator Augustus’un üvey çocukları tarafından kuruldu ve 19. yüzyılın başlarına kadar özgür imparatorluk şehri olma ayrıcalığını yaşadı. Böylece şehir Kutsal Roma İmparatorluğu’ndan bağımsız olarak yönetildi ve vergileri dilediğince yükseltebiliyordu. Tekstil ticaretinde çok başarılı olması sayesinde şehrin hazinesi tıka basa doluydu ve bu sayede saray gibi evler, barok çeşmeler ve gotik kiliseler inşa etmek için yeterli kaynak bulunuyordu.
Önerilen otel: Steigenberger Drei Mohren
Gün 8-9 Schwangau, nam-ı diğer şato diyarı
Almanya’nın en bilinen turistik yapıları arasında yer alan ve aynı zamanda da Disneyland’ın Uyuyan Güzelin Şatosu’na esin kaynağı olan masalsı şato Schloss Neuschwanstein’ı Schwangau’da bulabilirsin. Bavyera Kralı II. Ludwig tarafından kişisel istirahat yeri olarak yaptırılan şato; taretler, balkonlar, sivri kuleler ve heykeller gibi çeşitli özelliklerle donatılmış ve sonucunda da göze oldukça hitap eden sanatsal bir yapı ortaya çıkmış.
Sıra beklemeye pek niyetin yok mu? Şatonun arkasındaki asma köprü Marienbrücke’ye doğru yürüyerek bu romantik şatoyu tüm görkemiyle görebilirsin. Alternatif olarak, Kral II. Ludwig’in büyülü kalesini hayal ederek yetişme çağını geçirdiği daha az ziyaret edilen komşu şato Hohenschwangau’yu gezebilirsin.
Bu tür turistik geziler en deneyimli gezginlerin bile bütün enerjisini harcamasına neden olacaktır. Biraz dinlenip rahatlamaya ihtiyacın olduğunu biliyoruz ve Füssen bunun için mükemmel bir yer olabilir. Alplerin eteklerine kurulmuş Füssen kasabası Romantik Yolun da son durağı. Açık hava aktiviteleriyle rahatlayanlar için yürüyüş ve bisiklet buradaki seçeneklerin birkaçını oluşturuyor. Eğer bu tür bir istirahat sana pek hitap etmiyorsa kasabadaki kaplıcalardan birini de deneyebilirsin.
Önerilen otel: Hotel Schlosskrone
Gün 10 Münih’ten Ayrılış
Arabayla iki saatlik yolculuğun ardından Münih’e geleceksin ve burada zamanın el verirse şehrin en popüler yiyecek pazarı Viktualienmarkt’ta bir şeyler atıştırabilirsin. Neler tadabileceğini merak mı ediyorsun? Tatlı hardal ve yumuşak çörekle servis edilen Weisswurst (Bavyera sosisi) ve yanında da içecek olarak yerel Weissbier deneyebilirsin.
Okumaya devam et: